2013/02/24

DİKMEN VADİSİ: Sermayenin kent üzerinden çevrimine karşı bir başka dayanışma örneği



(Bu yazı Mimarlar Odası Ankara Şubesi yayınlarından “dosya” dergisinin Büyük Projeler (No:28) sayısı için yazılmıştır. Derginin tüm sayılarına şu adresten ulaşılabilir: 
http://www.mimarlarodasiankara.org/index.php?Did=3209)

Günümüzde genişleyen Ankara’nın merkezine oldukça yakın bir can damarı olan Dikmen Vadisi, Ankara’yı çevreleren vadiler/dereler sistemin bir koludur. Vadi günümüzde bile, bereketli toprakları, bol suyu, zengin çeşitler içeren bitki örtüsü, bağları, meyve ağaçları ve kuşlarıyla kentin içinde bir vaha gibidir.

Bu yazıda, Dikmen Vadisi 4. ve 5. Etap projelerine karşı vadide yerleşik bulunan 600 kadar hane halkının Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Kentsel Dönüşüm çerçevesinde tartışmasız dayatılan adaletsiz devir şartlarını kabul etmemesi ile 2006 yılından itibaren başlayan direniş sürecine odaklanmakla birlikte, yaşananların genel çerçevesi de görülmeye çalışılacak. Türkiye’nin yakın tarihi, işçi göçleri, gecekondu bölgeleri, kentleşme, 1980’den itibaren neo-liberal politikaların kentleri sermayenin yeni çevriminin hizmetine açarak para-meta-para sürekliliğini sağlamak adına kent topraklarını rant kaynağı olarak yeniden yapılandırmaları[1] ve bunun sosyal boyutları çerçevesinde pek çok değerli çalışma bulunmaktadır. Bu yazı ile, bu alanda yeniden söz söylemeye değil, Dikmen Vadisi somut örneği üzerinden bir belgeleme yapmaya gayret edeceğim.  

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1960lar – GÖÇ

Sanayileşme gayretleri ve sermayenin ucuz emek arayışı, kırsal ekonomik etkinliklerin azlığı ve işsizlik, artan nüfus ve sonuçta geçim derdi gibi temel etkenler iş amacıyla batıdaki kentlere ve o dönemde ucuz emek arayışında olan Almanya’ya yabancı misafir işçi olarak göç.. 1960lar Türkiye’si böylece yaygın göç hareketlerine tanık oldu. İş bulabilmek için yapılan bu toplu yer değiştirmelerde, ailenin çalışan bireyleri kentlere işe başlıyor, konut ihtiyaçlarını da kendi kendilerine çözmeleri bekleniyor, köylerini, bağlarını, bahçelerini bırakarak kente çalışmaya gelen işçilerin barınma sorununa yönelik herhangi bir çözüm üretilmiyordu. Sonuçta çalışmak için kentlere gelenler konaklama sorunlarını çözmek için boş görünen arsalarda kendi bildikleri yerel yapı teknikleri ve bulabildikleri malzeme ile 1 - 2 gözlü evler inşa ediyorlardı. Amaçları, en kısa sürede ailelerini de köyden kente getirebilecekleri bir düzen oluşturmaktı.

1960larda mahallenin ifadesiyle “dere”ye ilk gelenler, sıkça bademlikler, armut ve vişne ağaçları buldular. Kendileri de yeni ağaçlar eklemeye ve hepsine bakmaya başladılar. Ermeni komşuları ile derenin güneş alan yamaçlarına yerleşen tapusu olan aileler de dere ve yamaçlarında doğayla içiçe, tüm ihtiyaçlarını kendilerinin karşıladıkları, Ermeni ve Dikmen köylü komşularıyla güzel yıllar geçirdiler[2]. 1965 dolaylarında bugün halen çalışmakta olan 173 no.lu Dikmen belediye otobüs hattı açıldığında derede oturanlar artık epey yukarıdaki “gazino” durağına yürümekten kurtuldular. (Resim 1  )

 


Resim 1 1962-63. Çilingir ailesi derede inekleri için ektikleri yoncaların ve yamaçlarda ağaçların önünde. Nermin Çilingir arşivinden. (max. 1 kolon – 82 mm verelim..)



1970ler – KENT ÇEPERLERİNDEKİ ARSALARA YERLEŞME

Dikmen Vadisinin güneyinde, bugün yerleşim olan Yukarı Dikmen yamaçlarının önemli bir bölümü Dikmen köyünün merasıydı. 1960ların sonlarından itibaren, kente iş bulma amacıyla göç edenler, bağlantılar kurarak, tapu kayıtlarından hazine arazilerini öğrendiler. 1973-74 yıllarında Ankara’da hazine arazisi olarak dikkat çeken alanlar: Dikmen köyü, Piyango Tepe ve Ertuğrul Mahallesi idi[3]. Bu dönemde Dikmen’de boş arazilere yerleşenler olduğu gibi, sonradan Dikmen’e taşınacak olan bazı bireyler de, hemen yerleşebilecekleri mevcut gecekonduların olduğu Kayaş’ta, Yenidoğan’da ve başka semtlerde 1940larda yapılmış gecekonduları kiraladılar ya da  tapusu başka şahıslara ait kullanılmayan ev ya da arsalara yerleştiler. Bazıları, parası olanlar satın aldı, ama parası olmayanlar buldukları uygun yerlere, başka seçenekleri olmadığı için, dönemin ifadesi ile “işgālci” olarak yerleştiler. Gecekondularını yapıp yerleşenler ailelerini de Ankara’ya getiriyorlar, gençlerin bazıları Ankara’da evleniyorlardı. Kentte yeni bir yaşama başlayan bu aileler, alışkanlıklarını, zaman zaman komşularını da beraberinde getirdiler, adeta “kentteki köylerini” kurdular[4]. Ancak yaşam onlar için bütünüyle yeniden şekilleniyordu. Köy ve kasabalarında yaşamlarını sürdürecek gelir elde edemediği ve gelecek umudu  göremediği için kente gelmek zorunda kalan bireyler, burada mecbur kalarak yarattıkları mahallelerde kendilerini sürekli kaçak hissettiler. İşyerlerinde de zaten geçmişte bildiklerinden çok farklı bir oluşum olan işçi sınıf sisteminin içinde olan bireyler, toplumsal ayrışmanın (ve bir açıdan da bu sayede dayanışmanın) sessiz süreçlerini farkında olmadan yaşıyorlardı.

1980ler – İMAR AFLARI - GÖZ YUMMA  

1980 ve sonrasında Türkiye pek çok değişikliğe sahne oldu. Liberal ekonomik dinamiklerin sistemi her anlamda ele geçirmeye başladığı bu süreçte gecekondulaşma konusuna bütünsel bir planlama ile yanıt vermek yerine, mevcut durumu imar afları ile meşrulaştırarak sadece kısa dönemli bir tepki verilebildi. 1984-86’da Özal dönemindeki imar aflarından iki taraf da memnundu; durumlarını meşrulaştıran gecekonducular da, onları oy deposu olarak gören iktidar da. Hızla tapu tahsis belgeleri verildi. Hatta 1985’te sahte tapu tahsis belgesi satan yasadışı gruplar oluştu, bu şekilde dolandırdıkları kişiler oldu.  

Dikmen’e yerleşik aileler, tapu tahsislerini almamış olsalar ya da tapu tahsis belgeleri başkası ait olsa da, emlâk vergisini ödemeye başladılar. Belediyeler, vergi ödendiği sürece ödeyenin kim olduğuna bakmadığı gibi giderek bölgeye alt yapı su, elektrik hizmetleri sağlandı.

Kentsel Dönüşüm  - Neye Hizmet İçin?

Vadinin kuzeyinde, bugünkü Çetin Emeç Bulvarı, doğuda Ayrancı, batısında Dikmen mahalleleriyle tanımlı alanda Murat Karayalçın’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde (1989-1994), Dikmen Vadisi 1. ve 2. Etap proje çalışmaları başlatıldı. Projenin uzlaşmacı, katılımcı bir süreçle elde edilmesini hedefleyen çalışmalarda, mahalle temsilcilerinin de dahil edildiği, tüm idarî, malî, yasal ve fiziksel kararların alındığı Dikmen Vadisi Projesi Karar Kurulu 2 yıla yakın bir süre boyunca toplantılarını sürdürdü. İlk aşamalarda çatışmalı geçen süreçle, sonuçta karşılıklı uzlaşılan bir proje ve yasal / ekonomik yöntem elde edildi. Bu proje Ankara’nın olduğu kadar Türkiye’nin de başarılı ve öncü bir gecekondu dönüşüm projesi oldu. (Resim 2). Günümüzde Ankara Büyükşehir Belediyesi (bundan böyle ABB) web alanında bu projenin 1990’lı yıllardaki ilk etabından, planlama ve yürütmenin başlama aşamalarını Karayalçın döneminde yapıldığı hiç vurgulanmadan,  övgüyle sözedilmekte ve şu ifadelere yer verilmektedir[5]:


Resim 2 Dikmen Vadisi 1. 2 etaplar. Dere yatağıdaki park alanı. Ekim 2011. Fotoğraf Z. Ebru Aksoy,



1990’larda Ankara Büyükşehir Belediyesi, bölgede yaşamlarını sürdüren Vadili yurttaşların beklentilerini ve sosyo-ekonomik durumlarını, projenin başlangıç noktası olarak kabul etmek suretiyle, Türkiye’deki ilk kentsel dönüşüm projesinin sorunsuz bir şekilde uygulanmasına ön ayak olmuştur. Dikmen Vadisi için geliştirilen ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Mega projelerinden birisi olan Dikmen Vadisi Projesi tamamlandığında, konutların değişim değeri, beklentilerin çok ötesine geçerek, 2-3 kat daha değerli olmuştur.”[6]

Alıntılanan metinde Dikmen vadisi projesinden ABB’nin güncel beklentisinin kullanım değeri veya kentsel sosyal sorumluluklar değil, değişim değeri olduğu şaşırtıcı bir rahatlıkla ifade edilmiştir.  ABB’nin kentsel dönüşümle ilgili görüşlerini algılayabileceğimiz bir diğer metin de, Belediye’yeait bir inşaat firması olan Portaş’ın web sitesindeki “Portaş Nedir?” başlıklı metindir. Golfkent, Portakal Çiçeği Vadisi Konutları, İncek’te özel villalar, Hacılar’da dubleks ve çok katlı lüks konutlar gibi projeleri bulunan Portaş’ın ne olduğu anlatılırken aslında kentsel dönüşüm için ucuz arazinin ne kadar önemli olduğu ve bunu elde etme yöntemleri çok net olarak ifade edilmiştir:

PORTAŞ NEDİR ?

Ankara Büyükşehir Belediyesi Kuruluşu olan şirketimiz toplu konut projelerini yürütmektedir. Toplu konut yapımında birinci ve en önemli basamak arsa teminidir. Arsaların maliyeti doğrudan konut maliyetini etkileyeceğinden arsaların ucuza mal edilmesi konut maliyetinin düşürülmesinde en önemli etkendir. Bundan dolayı Ankara Büyükşehir Belediyesi Konutlarının düşük maliyetli olması için elinden geleni yapacaktır. Kamulaştırma ile arsa edinilmesi çok pahalıya mal olduğundan ve zaman kaybına sebebiyet verdiği için imar karşılığı arsa edinerek, ayrıca belediye ve devlete ait araziden faydalanarak düşük maliyetli arsa sahibi olup bu arsalar üzerinde konut inşa etmeyi ve böylece dar gelirlileri konut sahibi yapmayı hedeflemekteyiz. Yapılacak toplu konut alanları sadece binalardan ibaret olmayıp insanlarımızın rahatça yaşayabilecegi ve her türlü ihtiyaçlarını giderebileceği içinde park, rekreasyon alanları, ticaret ve kültür merkezleri ile her türlü sosyal ve kültürel aktivitelerin bulunacağı yerleşim alanları ticaret ve kültür merkezleri ile her türlü sosyal ve kültürel aktivitelerin bulunacağı yerleşim alanları haline getirecektir. PORTAŞ yukarıdaki hizmetleri yürütebilmek için Ankara Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde gerekli çalışmayı yapacaktır.”[7]



2000ler – KENTSEL RANT VE DİKMEN VADİSİ 4.,  5. ETAPLAR

2000lerde kentler neo-liberal politikaların kent arazisini tam anlamıyla bir dönüşüm değeri olarak gören yöntemlerine terk edildi. Hem yerel hem de merkezi yönetimlerin, sosyal hizmet ve adalet yaklaşımınlarından tamamen uzaklaşarak kent arazilerini sermayenin akışkanlığına hizmet edecek şekilde, kentli haklarını hiç gözetmeksizin kullanıma açmayı asıl görev olarak üstlendiği yıkıcı bir sermaye çevrimi süreci başladı, yöntemler detaylandırıldı ve güçlendirildi. Mahalleler, görüşleri alınmadan, adil hakları sunulmadan göçe yönlendirildi, hatta zorlandı. Ucuz arsa temini için hiç bir engel kalmamalıydı.

Vadinin 3. etabı Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 2005’te başlatıldı[8] ve Ekim 2010’da tamamlandı. Yapılan çok katlı ve çok pahalı yerleşimlerin projelendirme sürecine ABB dışında hiç bir taraf dahil olmadı. Bu projenin değerlendirmesini başka bir yazıya bırakarak sadece bazı fotoğraflar eklemekle yetinelim. (Resim 3, 4, 5)


Resim 3 Dikmen Vadisi 2 ve 3.. Etaplar. Ekim 2011. 3. Etap peyzajı uzakta ayıredilebiliyor. Yamaçlardaki doğal ağaç dokusu yerine grid düzenle dikilmiş ağaçlar, kente tepeden bakan konutlar. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy


Resim 4 Dikmen Vadisi 3. Etap Ekim 2011. Kültür köprüsü yerine “viyadük”, yamaçlardaki doğal ağaç dokusu yerine grid düzenle dikilmiş ağaçlar, sert koşuya uygun olmayan zemin kaplaması ve elbette “satılık lüks konutlar”. ABB Başkanı’nın da burada oturduğu söyleniyor..

Fotoğraflar: Z. Ebru Aksoy

Resim 5. 3. Etap ile henüz tamamlanmamış 4. Etabın sınırı. Ekim 2011.





2006: ABB Belediye Meclisi, Dikmen vadisi 3, 4 ve 5. Etap Kentsel Dönüşüm Projesi ile ilgili olarak 17 Şubat 2006 tarihli 483 no.lu toplantısında bazı kararlar aldı[9]. Dikkat çeken noktalar şöyle [10]:   

Tapu tahsis belgeli, 2981 sayılı yasaya[11] göre tapu tahsisi belgeli gecekondu sahipleri için;

·         Her 400m² tapu tahsis belgeli gecekondu malikine proje alanında 100m² konut verileceği,

·         Verilecek konutların 2006 yılı inşaat maliyet bedeli olarak 450TL/m²’den hesaplanacağı.

·         Buna göre hesaplanacak olan inşaat maliyet bedelinden %10’un malikin tesisine ait enkaz bedeli olarak kabul edileceği ve bu bedel düşüldükten sonra kalan tutar için malikin 48 ayda eşit taksitlerle Belediyeye borçlanacağı, (gecekondu sahibi bir anda büyük bir borcun altına girmiş oluyordu.

Belgesiz yapı sahipleri için;

·         5393 sayılı Belediye yasasının 69. Maddesi kapsamında, talep etmeleri halinde, Doğukent projesi alanında mülkiyeti Belediyeye ait (A) tipi konut parsellerinden (200-250m2) 1 parsel arsa tahsisi yapılacağı, (buraya villa tipi ev yapma zorunluluğu getiriliyordu)

·         Arsadaki tesis, müştemilāt ve ağaçların, Belediyenin Kıymet Takdir Komisyonunca belirlenecek kıymet takdir bedelinin %10unun enkaz bedeli olarak hesaplanacağı,

·         Enkaz bedelinin, hak sahibine verilecek arsanın aynı komisyon tarafından belirlenecek bedelinden düşülerek, kalan bedel için gecekondu sahibinin 120 ayda eşit taksitlerle borçlanacağı, (yine bir anda oluşan bir borç)

Ifadeleri yer alıyordu.

Tartışmalara neden olan sorunlar ise şöyle özetlenebilir:

·         Hiçbir noktada verileceği söylenen konutların ne zaman biteceğine dair bir ifade yoktu.

·         “Enkaz bedeli” çok düşük bulunuyordu.

·         İmzaya zorlanılan sözleşmelerde “Dikmen Vadisi 4. ve 5 etaplar Kentsel dönüşüm İmar Planı ve buna dayalı kamulaştırma işlemleri ile ilgili olarak iptal ya da bedel artırımı için yargı yoluna gitmeyecektir” ifadesi yer alıyordu.

Büyükşehir Belediyesi’nin bu kararının duyulmasının ardından mahalleli sık sık toplanarak konuyu değerlendirmeye başladı. Bir yandan vadinin batı yakasındaki İlker Mahallesi muhtarı Bektaş, çoğu Sivas Banazlı olan mahalleliden evraklarını isteyerek tapu/tapu tahsis belgesi sahiplerini ve belgesizleri belirleme olanağı buluyor, aynı zamanda görüştüğü komşularına da anlaşmayı imzalayarak mahalleyi terk etmelerini salık veriyordu. ABB bir yandan, başlatılacak yıkım işlerini, yine Dikmen mahalleli olan Adnan Dinçer’e ihale ederek mahalle halkının görüşlerinde ayrışmalara neden olmaya çabalıyordu. Süreçten yine mahalle halkının (yıkım taşeronu olarak) yararlandığı söylemi kulaktan kulağa dolaşıyordu[12]. Bu karışıklığın içinde, gecekondu sahipleri, geçmişte olmadığı kadar sık toplanmaya başladılar. Başlangıçta kişisel tercihlerin öne çıktığı toplantılarda, kendi haklarını görmeye, anlamaya, giderek birlikte hareket ederek varabilecekleri noktaları algılamaya, en önemlisi paylaşmaya başladılar.

Sonuçta 2006’da bölgede bulunan yaklaşık (1.100’ü belgeli, 700’ü belgesiz) 2.400 haneden çoğu belgeli 1.800 hane anlaşmayı imzaladı. Diğer 600 hane ise, yasaların verdiği haklarını[13],[14] ve önerilen anlaşmanın belirsizliğini gözönünde bulundurarak imzalamamaya karar verdiler. Yaz ayları boyunca bir yandan ABB Başkanı Gökçek çeşitli yazılı ve görsel basın aracılığıyla tekliflerin ne kadar cazip olduğuna yönelik açıklamalarda bulunarak karar süreci üzerinde toplumsal baskı yaratmaya çalışıyordu.

ABB 2006 yılı boyunca, bir yandan tapu sahiplerinden, konut sözleşmesinin dışında da satanlardan arsalarını satın aldı. Bu dönemde, Belediye arsalara 310 TL/m² bedel verdi. Hak sahiplerinin bir bölümü çare göremeyerek bu birim fiyatı kabul ettiler.  Daha sonra mahkeme kanalıyla bedel yapılan itirazlarda mahkeme davacıları haklı buldu. 2009’da mahkeme vadinin İlker yamacı için 1.750 TL/m², Dikmen yamacı içinse 1.850 TL/m² birim fiyat uygulanması gerektiğini karar bağladı. Aradaki büyük fark ABB’nin mali hesaplamalarını epey zorlamış olmalı.

Mahalleli arasında yapılan toplantılar giderek daha katılımcı ve paylaşımcı bir hale geliyordu. Durumun kapsamlı değerlendirmesi ile ortaya çıkan tablo tüm komşulara anlatılıyor, tek tek ve toplu görüşmeler düzenleniyordu. Sonuçta 15 Temmuz 2006’da Barınma Hakkı Bürosu kuruldu. Bundan sonra ABB bölgeye çok daha sert yaptırımlar yaptırmaya başladı. Araziye molozlar döküldü, alt yapı hizmetlerinde zorluklar çıkartıldı. (Resim 6)








Resim 6. 4. Etapta çöp toplama ve ayrım. 3. Etap sınırını geçtikten hemen sonra. Arkada Dikmen mahallesi yamaçları. Ekim 2011. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy



2007: 1 Şubat 2007 sabahı, Belediye ekipleri 5.300 üniformalı polis ve sayıları bilinmeyen sivil polislerle, her türlü kaçış yolunu inşaat araçlarıyla kapatarak bölgeye yıkıma girdi. Baskın sırasında 120 ambulans, 25 kadar belediye otobüsü yakınlarda hazır bekletildi. Belediye 500 hanenin yıkımı için gelmişti. Gaz bombası ve tazyikli suya karşı mahalleli taş ve sopalarla direndi. Gün boyu süren direniş sırasında 14 kişi gözaltına alındı, ama hiç yıkım yapılamadı.(Resim 7 ve 8). Olayları öğrenen demokratik kitle örgütleri saat 15:00’de Belediye binası önünde toplranarak operasyonu kınadı ve mahalle halkına desteklerini dile getirdi. ..


Resim 7 5. Etapta terkedilmiş, yıkılmış bölgeler.. İnsanlar gidince ağaçlar da yavaş yavaş ölüyor. Ekim 2010. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy


Resim 8 Yıkılmış gecekonduda grafiti.. Ekim 2010. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy














2007’den günümüze:

2007’den bu yana Ankara Büyükşehir Belediyesi ile Dikmen vadisi Barınma Hakkı Bürosu arasında çeşitli görüşmeler oldu. Şehir Plancıları Odası Dikmen Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesinin reddi için dava(lar) açtı ve kazandı, proje durduruldu.[15]

2011 kış aylarında yeni proje ve güçlenmiş yasal düzenlemeler ile ABB tekrar Dikmen’I gündeme getirdi. Bu defa, sürece TOKİ de dahil olmuş, ABB bölgeyi yapılaşmadan ve direnişten “temizleyip” sorunsuz halde TOKİ’ye teslim etmekle görevlendirilmişti. Yasal boyutta, Belediyeler yasasında 2010 Mayıs ayında yapılan değişiklik yetmemiş olsa gerekti. Bu arada zaten 2006’da henüz geçerli olan anayasanın 10 ve 57. Maddeler çıkartılarak haksızlığa karşı itiraz etme hakkı tamamen ortadan kalkmıştı. Belediye yasasındaki 73. Madde de kaldırılmıştı. Özünde, kentlere köylerinde işsizlik nedeniyle gelmek ve barınma sorunlarını çözmek zorunda olan, 1980’lerde de  imar affıyla meşrulaşan Dikmen mahallesei halkı, yasal dayanaklarının da önemli bir bölümünü, kentin ranta dönüşmesinde Belediye tarafından engel görüldükleri için kaybetmiş oldu.

Ancak ve bu nedenle artan şekilde direniş sürdü. Direnişin sürmesi projenin başlamasına ve Belediyenin daha önce sözlkeşme imzaladığı hak sahiplerine yükümlülüklerini yerine getirememesine neden oldu. Davalar açılmaya başladı. Bu döngü, ABB’yi en kısa sürede projeyi başlatmaya zorluyor, çünkü açılmış ve açılabilecek davalardan kaybını (ya da başındaki düşük rayiçli yanlış hesabının) çok büyük mali sonuçları olabileceği hesaplanıyor.

Büyükşehir Belediyesi, 2007’de acil diye başalttığı ancak sonuçlandıramadığı Dikmen vadisi 4., 5. Etaplardaki Barınma Hakkı Bürosuna, 2011 sonu – 2012 başlarında getirdiği teklifte ve süren müzakelerde geçmişte hiç olmayan şeyler yapıyordu;

·         Hak sahibi olmayanlara da konut,

·         Teslim edilecek konutlar bitene de mevcut vadideki evinde oturmasına izin,

·         Bu sürede kiraya çıkarsa kiranın belediye tarafından karşılanması,

·         Taşınılan bölgede eğitime erişim zorluğu olursa ücretsiz taşıma

Vermeyi kabul ediyordu. Ancak bunların yanında getirdiği borçlanma şeması bugün ticari bankaların bile uygulamadığı bir düzendi; borç taksitleri sabitlenmiyor, her yıl TÜFE’ye bağlı olarak yeniden hesaplanacağı ve buna göre ödeneceği öngörülüyordu. Bu elbette mahallelinin altından kalkabileceği bir borçlanma yapısı değildi. Bu çerçevede görüşmeler ve direniş halen sürüyor.



Barınma Hakkı Bürosu Ne İstiyor?

Dikmen Vadisi barınma Hakkı Bürosu, (Resim 9-11) daha çok arsa, daha büyük konut istemediğini, vadinin olduğu gibi başka yapılaşma olamdan korunmasından başka bir talebi olmadığını her ortamda dile getirdi.[16] Vadi, mevcut durumuyla Ankara’nın hava ve su akımları kadar, temiz hava, biolojik çeşitliklik bakımlarından da çok değerli bir doğal güzelliği. Doğal demekle birlikte, mevcut ağaçların, mahallede yaşayanlar tarafından ekilip bakıldığını da anımsamak gerekiyor.


Resim 9 Barınma Hakkı Bürosu’nda Mimarlar Odası Ankara Şubesi Atölye Çalışması, Ekim 2010. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy



Resim 10 Barınma Hakkı Bürosu salonu. İmece ile yapılan ve döşenen salonda, her mevsim çalışmalar, mahalleli için eğitimler, karar toplantıları yapılıyor. Ekim 2010. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy.


Resim 11 Açık alanda buluşma mekānı düzenlemesi için ilk adımlar. Coğrafyaya uygun, yıkıp dökmeden. Ekim 2010. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy.





SONUÇ  - DURUMA BAKIŞ

Tüm bu süreçlerde kente ve kentliye tepeden bakan, sermayenin varlığını sürdürebilmesi için gereken yönde kentsel yapılaşmayı belirleyen bir döngü oluştuğu açıkça ortada. Süreçte aynı zamanda, hem mekān hem de kültür tahrip ediliyor, bunun bir hedef olduğu da düşünülebilir. Eski mahallelerde varolan komşuluk, birlikte yaşam, sokak hayatı, güvenlik duyguları ortadan kalkıyor. Yerine birbirinin yüzüne dahi bakmayan, tanımayan, birbirine ve doğaya dokunmayan/dokunamayan bir toplum yaratılıyor. Dikmen için hazırlanan 4 ve 5. Etap projesinde, yıkılmışlarla birlikte mevcut 2.400 hane yerine 8.200 hanelik bir yerleşim öngörülüyor[17]. Projenin yaratacağı yoğun demografik değişim, “kentsel bölgelerin kullanım haklarını ve ortaya çıkan konut metaını finansal sisteme dahil olmayı dört gözle bekleyen yeni orta sınıflara ve beyaz yakalılara transfer etme”[18]nin yeni bir örneğini oluşturuyor.  Sermayenin yakıcı hareketliliği her durumda ön planda görülüyor. Ucuz işgücü için kentlere göçederken de, şimdi kentlerden dışarılara göçe zorlanırken de.

Günümüzde sermayenin ikinci ve üçüncü çevrimleri için gerekli, ancak kentli için yıkıcı, yokedici yapılaşma hareketleri daha da ileri boyutlara taşınmaya çalışılıyor.  TBMM’de ksıa süre önce kabul edilerek yürürlüğe giren 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna bakıldığında bunu açıkça okumak mümkün[19].

Ancak Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu, bir gecekonduda kurulduğu ilk günlerden günümüze, hem kendi topluluklarına hem de Türkiye’deki barınma hakkı mücadelesine pek çok değer ve deneyim kattı. Süreç içerisinde görüşlerini kendileri oluşturma ve açıkça paylaşabilme, tartışabilme, birlikte karar alabilme ve birlikte direnebilme konularında benzersiz deneyimler yaşadılar ve bunları da paylaştılar. Belediyenin adaletsiz ve rant odaklı dayatmaları olmasaydı olmayacağı kadar güçlü bağlar kurarak hem Dikmen için hem de Türkiye’deki diğer kentsel dönüşüm direnişleri için umut oldular (Resim 12).


Resim 12 Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu’nda Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin Ekim 2011’de düzenlediği atölye çalışmalarında mahalleli kız çocukları.. Fotoğraf: Nurhayat Varol.

KAYNAKÇA

İşeri, G., “Metropol Sürgünleri, Denize Ekmek Banıp Yiyenlerin Hikāyesi”, Su Yayınları, İstanbul, 2010

Penpecioğlu, M., “Kapitalist Kentleşme Dinamiklerinin Türkiye’deki son 10 yılı: Yapılı Çevre Üretimi, devlet ve büyük ölçkelli kentsel projeler”, Birikim Dergisi, Sayı 270 - İnşaat ya resulullah, İstanbul, Ekim 2011, s. 62 - 73.

Yırtıcı, H., “Çağdaş Kapitalizmin Mekānsal Örgütlenmesi”, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2005.

SON NOTLAR




[1] G. A. Sargın, “Emek-Değer Çelişkisinin Mekânsal İzdüşümü; Türkiye’de Kent ve Rant, dosya, sayı 21, Ekim 2010, s. 1-4

[2] Dikmen vadisi tapulu arsa ve ev sahibi ailelerden Nermin ve Şerife Çilingir hanımlarla 30 Mayıs 2012’de gerçekleştirilen söyleşiden.
[3] Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu’nda çeşitlili mahallelilerin katılımı ile 15 Mayıs 2012’de yapılan söyleşiden aktarılmıştır.

[4] Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu söyleşisinden Tarık Çalışkan’ın ifadesidir.

[5] İ. Melih Gökçek 27 Mart 1994’te 6.500 oy farkla Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na seçildi. 29 Mart 2009 yerel seçimleri sonucunda 4. Dönemi olarak halen görevdedir. ABB Başkanlığı daha önce 26 Mart 1989 – 19 Eylül 1993 arası Murat Karayalçın, 21 Eylül 1993 – 27 Mart 1994’te Karayalçın’ın başbakan yardımcılığına getirilmesi nedeniyle görevi devralan Vedat Aydın tarafından yürütülmüştür.

[9] Ankara Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisi Karar no: 483, 17.02.2006, Ankara

[10]    Tapulu, imar ve kadastro tapulu hak sahipleri için;
·         Örneğin; 400m² büyüklükte, tapulu imarlı arsa için 200 m², tapulu, imarsız, kadastro ve tapulama arsası için 120m² büyüklükte aynı bölgede yapılacak 1 adet konut verileceği,
·         İmarlı arsalar için 546 TL/ m²’den, kadastro/tapulamalı arsalar için 310TL/ m² birim fiyatı,
·         Sözleşme yapan tapulu tesis maliklerinin sözleşme tarihinden itibaren 7 gün içerisinde elektrik, su, doğalgaz ve emlak vergi borçlarını kapatarak tesisi belediyeye boş olarak teslim edeceği,

[11] 24.02.1984 tarihli 2981 sayılı İmar Affı Kanunu

[12] Dikmen Vadisi Barınma Hakkı söyleşi

[13] Başta o dönemde yasal tanımı olan yerinde ıslah gibi.. Gecekondulara tanınan “yerinde ıslah” esnekliği daha sonraki yıllarda üstüste gelen yasal düzenlemelerle ortadan kaldırıldı.

[14] Dikmen Vadisine gecekondu yerleşmelerinin olduğu yıllarda Yozgat’tan Almanya’ya işçi olarak giden ve Berlin  duvarının doğu tarafında yaptığı gecekonduya tapu verilmesiyle gündeme gelen Osman Kalın ve ailesi ile ilgili haber için;  http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1077764&CategoryID=81 (25.05.2012)

[15] http://www.spo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=3996&tipi=3&sube=0 (29.05.2012). Süreçte imar planı, plan notları, çeşitli farklı parseller için farklı zamanlarda farklı düzenlemeler yapılmıştır.

[16] 15.05.2012 tarihli Barınma Hakkı Bürosu söyleşisi ve detaylı bilgi için lütfen Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu web sitesi; http://dikmenvadisi.org/index.php?option=com_content&task=view&id=23&Itemid=35 (28.05.2012)
[17] Hane halkın 4 kişi olması hesabından, 9.600 kişi yerine 32.800 kişilik bir – hem de yeni – nüfusun bölgeye yerleşmesi demek. Bu 3 katı oranını başka kentsel dönüşüm projelerinde de gözlenebilir.

[18] S. T. Gülhan, “Devlet müteahhitlerinden gayrımenkul  geliştiricilerine, Türkiye’de kentsel rant ve bir meta olarak konut üreticiliği – Konuta Hücum”, Birikim Dergisi, Sayı 270 - İnşaat ya resulullah, İstanbul, Ekim 2011, s.27-33.

[19] Özel inceleme konusu olmasının önemli gördüğümüz 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun tasarı halindeyken TMMOB Mimarlar Odası tarafından yayınlanan basın bildirisi için, http://www.mimarlarodasi.org.tr/index.cfm?sayfa=belge&sub=detail&bid=44&mid=44&recid=14389 (29.05.2012). Tasarı TBMM’de 16.05.2012’de kabul edildi, 30.05.2012’de Cumhurbaşkanı tarafından da onaylandıktan sonra 31.05.2012’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.