(Bu yazı Mimarlar Odası Ankara Şubesi yayınlarından “dosya” dergisinin Büyük Projeler (No:28) sayısı için yazılmıştır. Derginin tüm sayılarına şu adresten ulaşılabilir:
http://www.mimarlarodasiankara.org/index.php?Did=3209)
Günümüzde genişleyen
Ankara’nın merkezine oldukça yakın bir can damarı olan Dikmen Vadisi, Ankara’yı
çevreleren vadiler/dereler sistemin bir koludur. Vadi günümüzde bile, bereketli
toprakları, bol suyu, zengin çeşitler içeren bitki örtüsü, bağları, meyve
ağaçları ve kuşlarıyla kentin içinde bir vaha gibidir.
Bu yazıda,
Dikmen Vadisi 4. ve 5. Etap projelerine karşı vadide yerleşik bulunan 600 kadar
hane halkının Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından Kentsel Dönüşüm
çerçevesinde tartışmasız dayatılan adaletsiz devir şartlarını kabul etmemesi
ile 2006 yılından itibaren başlayan direniş sürecine odaklanmakla birlikte,
yaşananların genel çerçevesi de görülmeye çalışılacak. Türkiye’nin yakın tarihi,
işçi göçleri, gecekondu bölgeleri, kentleşme, 1980’den itibaren neo-liberal
politikaların kentleri sermayenin yeni çevriminin hizmetine açarak para-meta-para
sürekliliğini sağlamak adına kent topraklarını rant kaynağı olarak yeniden
yapılandırmaları[1] ve bunun
sosyal boyutları çerçevesinde pek çok değerli çalışma bulunmaktadır. Bu yazı
ile, bu alanda yeniden söz söylemeye değil, Dikmen Vadisi somut örneği
üzerinden bir belgeleme yapmaya gayret edeceğim.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1960lar – GÖÇ
Sanayileşme
gayretleri ve sermayenin ucuz emek arayışı, kırsal ekonomik etkinliklerin
azlığı ve işsizlik, artan nüfus ve sonuçta geçim derdi gibi temel etkenler iş
amacıyla batıdaki kentlere ve o dönemde ucuz emek arayışında olan Almanya’ya yabancı
misafir işçi olarak göç.. 1960lar Türkiye’si böylece yaygın göç hareketlerine
tanık oldu. İş bulabilmek için yapılan bu toplu yer değiştirmelerde, ailenin
çalışan bireyleri kentlere işe başlıyor, konut ihtiyaçlarını da kendi
kendilerine çözmeleri bekleniyor, köylerini, bağlarını, bahçelerini bırakarak
kente çalışmaya gelen işçilerin barınma sorununa yönelik herhangi bir çözüm
üretilmiyordu. Sonuçta çalışmak için kentlere gelenler konaklama sorunlarını çözmek
için boş görünen arsalarda kendi bildikleri yerel yapı teknikleri ve
bulabildikleri malzeme ile 1 - 2 gözlü evler inşa ediyorlardı. Amaçları, en
kısa sürede ailelerini de köyden kente getirebilecekleri bir düzen
oluşturmaktı.
1960larda
mahallenin ifadesiyle “dere”ye ilk gelenler, sıkça bademlikler, armut ve vişne
ağaçları buldular. Kendileri de yeni ağaçlar eklemeye ve hepsine bakmaya
başladılar. Ermeni komşuları ile derenin güneş alan yamaçlarına yerleşen tapusu
olan aileler de dere ve yamaçlarında doğayla içiçe, tüm ihtiyaçlarını
kendilerinin karşıladıkları, Ermeni ve Dikmen köylü komşularıyla güzel yıllar
geçirdiler[2].
1965 dolaylarında bugün halen çalışmakta olan 173 no.lu Dikmen belediye otobüs
hattı açıldığında derede oturanlar artık epey yukarıdaki “gazino” durağına
yürümekten kurtuldular. (Resim 1 )
Resim 1 1962-63. Çilingir ailesi
derede inekleri için ektikleri yoncaların ve yamaçlarda ağaçların önünde.
Nermin Çilingir arşivinden. (max. 1 kolon – 82 mm verelim..)
1970ler – KENT ÇEPERLERİNDEKİ ARSALARA YERLEŞME
Dikmen
Vadisinin güneyinde, bugün yerleşim olan Yukarı Dikmen yamaçlarının önemli bir
bölümü Dikmen köyünün merasıydı. 1960ların sonlarından itibaren, kente iş bulma
amacıyla göç edenler, bağlantılar kurarak, tapu kayıtlarından hazine
arazilerini öğrendiler. 1973-74 yıllarında Ankara’da hazine arazisi olarak
dikkat çeken alanlar: Dikmen köyü, Piyango Tepe ve Ertuğrul Mahallesi idi[3].
Bu dönemde Dikmen’de boş arazilere yerleşenler olduğu gibi, sonradan Dikmen’e
taşınacak olan bazı bireyler de, hemen yerleşebilecekleri mevcut gecekonduların
olduğu Kayaş’ta, Yenidoğan’da ve başka semtlerde 1940larda yapılmış
gecekonduları kiraladılar ya da tapusu
başka şahıslara ait kullanılmayan ev ya da arsalara yerleştiler. Bazıları,
parası olanlar satın aldı, ama parası olmayanlar buldukları uygun yerlere,
başka seçenekleri olmadığı için, dönemin ifadesi ile “işgālci” olarak
yerleştiler. Gecekondularını yapıp yerleşenler ailelerini de Ankara’ya
getiriyorlar, gençlerin bazıları Ankara’da evleniyorlardı. Kentte yeni bir yaşama
başlayan bu aileler, alışkanlıklarını, zaman zaman komşularını da beraberinde
getirdiler, adeta “kentteki köylerini” kurdular[4].
Ancak yaşam onlar için bütünüyle yeniden şekilleniyordu. Köy ve kasabalarında
yaşamlarını sürdürecek gelir elde edemediği ve gelecek umudu göremediği için kente gelmek zorunda kalan bireyler,
burada mecbur kalarak yarattıkları mahallelerde kendilerini sürekli kaçak
hissettiler. İşyerlerinde de zaten geçmişte bildiklerinden çok farklı bir
oluşum olan işçi sınıf sisteminin içinde olan bireyler, toplumsal ayrışmanın
(ve bir açıdan da bu sayede dayanışmanın) sessiz süreçlerini farkında olmadan
yaşıyorlardı.
1980ler – İMAR AFLARI - GÖZ YUMMA
1980 ve
sonrasında Türkiye pek çok değişikliğe sahne oldu. Liberal ekonomik dinamiklerin
sistemi her anlamda ele geçirmeye başladığı bu süreçte gecekondulaşma konusuna bütünsel
bir planlama ile yanıt vermek yerine, mevcut durumu imar afları ile meşrulaştırarak
sadece kısa dönemli bir tepki verilebildi. 1984-86’da Özal dönemindeki imar
aflarından iki taraf da memnundu; durumlarını meşrulaştıran gecekonducular da,
onları oy deposu olarak gören iktidar da. Hızla tapu tahsis belgeleri verildi.
Hatta 1985’te sahte tapu tahsis belgesi satan yasadışı gruplar oluştu, bu
şekilde dolandırdıkları kişiler oldu.
Dikmen’e
yerleşik aileler, tapu tahsislerini almamış olsalar ya da tapu tahsis belgeleri
başkası ait olsa da, emlâk vergisini ödemeye başladılar. Belediyeler, vergi
ödendiği sürece ödeyenin kim olduğuna bakmadığı gibi giderek bölgeye alt yapı
su, elektrik hizmetleri sağlandı.
Kentsel
Dönüşüm - Neye Hizmet İçin?
Vadinin
kuzeyinde, bugünkü Çetin Emeç Bulvarı, doğuda Ayrancı, batısında Dikmen
mahalleleriyle tanımlı alanda Murat Karayalçın’ın Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığı döneminde (1989-1994), Dikmen Vadisi 1. ve 2. Etap proje çalışmaları
başlatıldı. Projenin uzlaşmacı, katılımcı bir süreçle elde edilmesini
hedefleyen çalışmalarda, mahalle temsilcilerinin de dahil edildiği, tüm idarî,
malî, yasal ve fiziksel kararların alındığı Dikmen Vadisi Projesi Karar Kurulu
2 yıla yakın bir süre boyunca toplantılarını sürdürdü. İlk aşamalarda çatışmalı
geçen süreçle, sonuçta karşılıklı uzlaşılan bir proje ve yasal / ekonomik yöntem
elde edildi. Bu proje Ankara’nın olduğu kadar Türkiye’nin de başarılı ve öncü bir
gecekondu dönüşüm projesi oldu. (Resim 2).
Günümüzde Ankara Büyükşehir Belediyesi (bundan böyle ABB) web alanında bu
projenin 1990’lı yıllardaki ilk etabından, planlama ve yürütmenin başlama
aşamalarını Karayalçın döneminde yapıldığı hiç vurgulanmadan, övgüyle sözedilmekte ve şu ifadelere yer verilmektedir[5]:
Resim 2 Dikmen Vadisi 1.
2 etaplar. Dere yatağıdaki park alanı. Ekim 2011. Fotoğraf Z. Ebru Aksoy,
“1990’larda Ankara Büyükşehir Belediyesi, bölgede yaşamlarını sürdüren
Vadili yurttaşların beklentilerini ve sosyo-ekonomik durumlarını, projenin
başlangıç noktası olarak kabul etmek suretiyle, Türkiye’deki ilk kentsel
dönüşüm projesinin sorunsuz bir şekilde uygulanmasına ön ayak olmuştur. Dikmen
Vadisi için geliştirilen ve Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Mega projelerinden
birisi olan Dikmen Vadisi Projesi tamamlandığında, konutların değişim değeri,
beklentilerin çok ötesine geçerek, 2-3 kat daha değerli olmuştur.”[6]
Alıntılanan metinde Dikmen vadisi projesinden
ABB’nin güncel beklentisinin kullanım değeri veya kentsel sosyal sorumluluklar
değil, değişim değeri olduğu şaşırtıcı bir rahatlıkla ifade edilmiştir. ABB’nin kentsel dönüşümle ilgili görüşlerini
algılayabileceğimiz bir diğer metin de, Belediye’yeait bir inşaat firması olan
Portaş’ın web sitesindeki “Portaş Nedir?” başlıklı metindir. Golfkent, Portakal
Çiçeği Vadisi Konutları, İncek’te özel villalar, Hacılar’da dubleks ve çok
katlı lüks konutlar gibi projeleri bulunan Portaş’ın ne olduğu anlatılırken
aslında kentsel dönüşüm için ucuz arazinin ne kadar önemli olduğu ve bunu elde
etme yöntemleri çok net olarak ifade edilmiştir:
“PORTAŞ
NEDİR ?
Ankara
Büyükşehir Belediyesi Kuruluşu olan şirketimiz toplu konut projelerini
yürütmektedir. Toplu konut yapımında birinci ve en önemli basamak arsa
teminidir. Arsaların maliyeti doğrudan konut maliyetini etkileyeceğinden
arsaların ucuza mal edilmesi konut maliyetinin düşürülmesinde en önemli
etkendir. Bundan dolayı Ankara Büyükşehir Belediyesi Konutlarının düşük
maliyetli olması için elinden geleni yapacaktır. Kamulaştırma ile arsa
edinilmesi çok pahalıya mal olduğundan ve zaman kaybına sebebiyet verdiği için
imar karşılığı arsa edinerek, ayrıca belediye ve devlete ait araziden
faydalanarak düşük maliyetli arsa sahibi olup bu arsalar üzerinde konut inşa
etmeyi ve böylece dar gelirlileri konut sahibi yapmayı hedeflemekteyiz.
Yapılacak toplu konut alanları sadece binalardan ibaret olmayıp insanlarımızın
rahatça yaşayabilecegi ve her türlü ihtiyaçlarını giderebileceği içinde park,
rekreasyon alanları, ticaret ve kültür merkezleri ile her türlü sosyal ve
kültürel aktivitelerin bulunacağı yerleşim alanları ticaret ve kültür
merkezleri ile her türlü sosyal ve kültürel aktivitelerin bulunacağı yerleşim
alanları haline getirecektir. PORTAŞ yukarıdaki hizmetleri yürütebilmek için
Ankara Büyükşehir Belediyesi öncülüğünde gerekli çalışmayı yapacaktır.”[7]
2000ler – KENTSEL
RANT VE DİKMEN VADİSİ 4., 5. ETAPLAR
2000lerde kentler neo-liberal politikaların
kent arazisini tam anlamıyla bir dönüşüm değeri olarak gören yöntemlerine terk
edildi. Hem yerel hem de merkezi yönetimlerin, sosyal hizmet ve adalet yaklaşımınlarından
tamamen uzaklaşarak kent arazilerini sermayenin akışkanlığına hizmet edecek
şekilde, kentli haklarını hiç gözetmeksizin kullanıma açmayı asıl görev olarak üstlendiği
yıkıcı bir sermaye çevrimi süreci başladı, yöntemler detaylandırıldı ve
güçlendirildi. Mahalleler, görüşleri alınmadan, adil hakları sunulmadan göçe yönlendirildi,
hatta zorlandı. Ucuz arsa temini için hiç bir engel kalmamalıydı.
Vadinin 3. etabı Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından
2005’te başlatıldı[8] ve Ekim
2010’da tamamlandı. Yapılan çok katlı ve çok pahalı yerleşimlerin projelendirme
sürecine ABB dışında hiç bir taraf dahil olmadı. Bu projenin değerlendirmesini
başka bir yazıya bırakarak sadece bazı fotoğraflar eklemekle yetinelim. (Resim 3, 4, 5)
Resim 3 Dikmen Vadisi 2
ve 3.. Etaplar. Ekim 2011. 3. Etap peyzajı uzakta ayıredilebiliyor.
Yamaçlardaki doğal ağaç dokusu yerine grid düzenle dikilmiş ağaçlar, kente
tepeden bakan konutlar. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy
Resim 4 Dikmen Vadisi 3.
Etap Ekim 2011. Kültür köprüsü yerine “viyadük”, yamaçlardaki doğal ağaç dokusu
yerine grid düzenle dikilmiş ağaçlar, sert koşuya uygun olmayan zemin kaplaması
ve elbette “satılık lüks konutlar”. ABB Başkanı’nın da burada oturduğu söyleniyor..
Fotoğraflar: Z. Ebru Aksoy
Resim 5. 3. Etap ile henüz tamamlanmamış 4.
Etabın sınırı. Ekim 2011.
2006: ABB
Belediye Meclisi, Dikmen vadisi 3, 4 ve 5. Etap Kentsel Dönüşüm Projesi ile
ilgili olarak 17 Şubat 2006 tarihli 483 no.lu toplantısında bazı kararlar aldı[9]. Dikkat
çeken noktalar şöyle [10]:
Tapu tahsis belgeli, 2981 sayılı yasaya[11]
göre tapu tahsisi belgeli gecekondu
sahipleri için;
·
Her 400m² tapu tahsis belgeli gecekondu malikine
proje alanında 100m² konut verileceği,
·
Verilecek konutların 2006 yılı inşaat maliyet
bedeli olarak 450TL/m²’den hesaplanacağı.
·
Buna göre hesaplanacak olan inşaat maliyet
bedelinden %10’un malikin tesisine ait enkaz bedeli olarak kabul edileceği ve
bu bedel düşüldükten sonra kalan tutar için malikin 48 ayda eşit taksitlerle
Belediyeye borçlanacağı, (gecekondu sahibi bir anda büyük bir borcun altına
girmiş oluyordu.
Belgesiz
yapı sahipleri için;
·
5393 sayılı Belediye yasasının 69. Maddesi kapsamında,
talep etmeleri halinde, Doğukent projesi alanında mülkiyeti Belediyeye ait (A)
tipi konut parsellerinden (200-250m2) 1 parsel arsa tahsisi yapılacağı, (buraya
villa tipi ev yapma zorunluluğu getiriliyordu)
·
Arsadaki tesis, müştemilāt ve ağaçların,
Belediyenin Kıymet Takdir Komisyonunca belirlenecek kıymet takdir bedelinin
%10unun enkaz bedeli olarak hesaplanacağı,
·
Enkaz bedelinin, hak sahibine verilecek arsanın
aynı komisyon tarafından belirlenecek bedelinden düşülerek, kalan bedel için
gecekondu sahibinin 120 ayda eşit taksitlerle borçlanacağı, (yine bir anda
oluşan bir borç)
Ifadeleri yer alıyordu.
Tartışmalara
neden olan sorunlar ise şöyle özetlenebilir:
·
Hiçbir noktada verileceği söylenen konutların ne
zaman biteceğine dair bir ifade yoktu.
·
“Enkaz bedeli” çok düşük bulunuyordu.
·
İmzaya zorlanılan sözleşmelerde “Dikmen Vadisi 4.
ve 5 etaplar Kentsel dönüşüm İmar Planı ve buna dayalı kamulaştırma işlemleri
ile ilgili olarak iptal ya da bedel artırımı için yargı yoluna gitmeyecektir”
ifadesi yer alıyordu.
Büyükşehir Belediyesi’nin bu kararının duyulmasının
ardından mahalleli sık sık toplanarak konuyu değerlendirmeye başladı. Bir
yandan vadinin batı yakasındaki İlker Mahallesi muhtarı Bektaş, çoğu Sivas
Banazlı olan mahalleliden evraklarını isteyerek tapu/tapu tahsis belgesi sahiplerini
ve belgesizleri belirleme olanağı buluyor, aynı zamanda görüştüğü komşularına da
anlaşmayı imzalayarak mahalleyi terk etmelerini salık veriyordu. ABB bir
yandan, başlatılacak yıkım işlerini, yine Dikmen mahalleli olan Adnan Dinçer’e
ihale ederek mahalle halkının görüşlerinde ayrışmalara neden olmaya
çabalıyordu. Süreçten yine mahalle halkının (yıkım taşeronu olarak)
yararlandığı söylemi kulaktan kulağa dolaşıyordu[12].
Bu karışıklığın içinde, gecekondu sahipleri, geçmişte olmadığı kadar sık
toplanmaya başladılar. Başlangıçta kişisel tercihlerin öne çıktığı
toplantılarda, kendi haklarını görmeye, anlamaya, giderek birlikte hareket
ederek varabilecekleri noktaları algılamaya, en önemlisi paylaşmaya başladılar.
Sonuçta 2006’da bölgede bulunan yaklaşık
(1.100’ü belgeli, 700’ü belgesiz) 2.400 haneden çoğu belgeli 1.800 hane
anlaşmayı imzaladı. Diğer 600 hane ise, yasaların verdiği haklarını[13],[14]
ve önerilen anlaşmanın belirsizliğini gözönünde bulundurarak imzalamamaya karar
verdiler. Yaz ayları boyunca bir yandan ABB Başkanı Gökçek çeşitli yazılı ve
görsel basın aracılığıyla tekliflerin ne kadar cazip olduğuna yönelik
açıklamalarda bulunarak karar süreci üzerinde toplumsal baskı yaratmaya
çalışıyordu.
ABB 2006 yılı boyunca, bir yandan tapu
sahiplerinden, konut sözleşmesinin dışında da satanlardan arsalarını satın
aldı. Bu dönemde, Belediye arsalara 310 TL/m² bedel verdi. Hak sahiplerinin bir
bölümü çare göremeyerek bu birim fiyatı kabul ettiler. Daha sonra mahkeme kanalıyla bedel yapılan
itirazlarda mahkeme davacıları haklı buldu. 2009’da mahkeme vadinin İlker
yamacı için 1.750 TL/m², Dikmen yamacı içinse 1.850 TL/m² birim fiyat
uygulanması gerektiğini karar bağladı. Aradaki büyük fark ABB’nin mali
hesaplamalarını epey zorlamış olmalı.
Mahalleli arasında yapılan toplantılar giderek
daha katılımcı ve paylaşımcı bir hale geliyordu. Durumun kapsamlı
değerlendirmesi ile ortaya çıkan tablo tüm komşulara anlatılıyor, tek tek ve
toplu görüşmeler düzenleniyordu. Sonuçta 15 Temmuz 2006’da Barınma Hakkı Bürosu
kuruldu. Bundan sonra ABB bölgeye çok daha sert yaptırımlar yaptırmaya başladı.
Araziye molozlar döküldü, alt yapı hizmetlerinde zorluklar çıkartıldı. (Resim 6)
Resim 6. 4. Etapta çöp
toplama ve ayrım. 3. Etap sınırını geçtikten hemen sonra. Arkada Dikmen
mahallesi yamaçları. Ekim 2011. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy
2007: 1 Şubat
2007 sabahı, Belediye ekipleri 5.300 üniformalı polis ve sayıları bilinmeyen
sivil polislerle, her türlü kaçış yolunu inşaat araçlarıyla kapatarak bölgeye
yıkıma girdi. Baskın sırasında 120 ambulans, 25 kadar belediye otobüsü
yakınlarda hazır bekletildi. Belediye 500 hanenin yıkımı için gelmişti. Gaz
bombası ve tazyikli suya karşı mahalleli taş ve sopalarla direndi. Gün boyu
süren direniş sırasında 14 kişi gözaltına alındı, ama hiç yıkım yapılamadı.(Resim 7 ve 8). Olayları öğrenen
demokratik kitle örgütleri saat 15:00’de Belediye binası önünde toplranarak
operasyonu kınadı ve mahalle halkına desteklerini dile getirdi. ..
Resim 7 5. Etapta
terkedilmiş, yıkılmış bölgeler.. İnsanlar gidince ağaçlar da yavaş yavaş
ölüyor. Ekim 2010. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy
Resim 8 Yıkılmış gecekonduda
grafiti.. Ekim 2010. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy
2007’den
günümüze:
2007’den bu yana Ankara Büyükşehir Belediyesi
ile Dikmen vadisi Barınma Hakkı Bürosu arasında çeşitli görüşmeler oldu. Şehir
Plancıları Odası Dikmen Vadisi Kentsel Dönüşüm Projesinin reddi için dava(lar)
açtı ve kazandı, proje durduruldu.[15]
2011 kış aylarında yeni proje ve güçlenmiş
yasal düzenlemeler ile ABB tekrar Dikmen’I gündeme getirdi. Bu defa, sürece
TOKİ de dahil olmuş, ABB bölgeyi yapılaşmadan ve direnişten “temizleyip”
sorunsuz halde TOKİ’ye teslim etmekle görevlendirilmişti. Yasal boyutta,
Belediyeler yasasında 2010 Mayıs ayında yapılan değişiklik yetmemiş olsa
gerekti. Bu arada zaten 2006’da henüz geçerli olan anayasanın 10 ve 57.
Maddeler çıkartılarak haksızlığa karşı itiraz etme hakkı tamamen ortadan
kalkmıştı. Belediye yasasındaki 73. Madde de kaldırılmıştı. Özünde, kentlere
köylerinde işsizlik nedeniyle gelmek ve barınma sorunlarını çözmek zorunda
olan, 1980’lerde de imar affıyla
meşrulaşan Dikmen mahallesei halkı, yasal dayanaklarının da önemli bir
bölümünü, kentin ranta dönüşmesinde Belediye tarafından engel görüldükleri için
kaybetmiş oldu.
Ancak ve bu nedenle artan şekilde direniş
sürdü. Direnişin sürmesi projenin başlamasına ve Belediyenin daha önce
sözlkeşme imzaladığı hak sahiplerine yükümlülüklerini yerine getirememesine
neden oldu. Davalar açılmaya başladı. Bu döngü, ABB’yi en kısa sürede projeyi
başlatmaya zorluyor, çünkü açılmış ve açılabilecek davalardan kaybını (ya da
başındaki düşük rayiçli yanlış hesabının) çok büyük mali sonuçları olabileceği
hesaplanıyor.
Büyükşehir Belediyesi, 2007’de acil diye
başalttığı ancak sonuçlandıramadığı Dikmen vadisi 4., 5. Etaplardaki Barınma
Hakkı Bürosuna, 2011 sonu – 2012 başlarında getirdiği teklifte ve süren
müzakelerde geçmişte hiç olmayan şeyler yapıyordu;
·
Hak sahibi olmayanlara da konut,
·
Teslim edilecek konutlar bitene de mevcut vadideki
evinde oturmasına izin,
·
Bu sürede kiraya çıkarsa kiranın belediye
tarafından karşılanması,
·
Taşınılan bölgede eğitime erişim zorluğu olursa
ücretsiz taşıma
Vermeyi kabul ediyordu. Ancak bunların yanında
getirdiği borçlanma şeması bugün ticari bankaların bile uygulamadığı bir
düzendi; borç taksitleri sabitlenmiyor, her yıl TÜFE’ye bağlı olarak yeniden
hesaplanacağı ve buna göre ödeneceği öngörülüyordu. Bu elbette mahallelinin
altından kalkabileceği bir borçlanma yapısı değildi. Bu çerçevede görüşmeler ve
direniş halen sürüyor.
Barınma
Hakkı Bürosu Ne İstiyor?
Dikmen Vadisi barınma Hakkı Bürosu, (Resim 9-11) daha çok arsa, daha büyük
konut istemediğini, vadinin olduğu gibi başka yapılaşma olamdan korunmasından
başka bir talebi olmadığını her ortamda dile getirdi.[16]
Vadi, mevcut durumuyla Ankara’nın hava ve su akımları kadar, temiz hava,
biolojik çeşitliklik bakımlarından da çok değerli bir doğal güzelliği. Doğal
demekle birlikte, mevcut ağaçların, mahallede yaşayanlar tarafından ekilip
bakıldığını da anımsamak gerekiyor.
Resim 9 Barınma Hakkı
Bürosu’nda Mimarlar Odası Ankara Şubesi Atölye Çalışması, Ekim 2010. Fotoğraf:
Z. Ebru Aksoy
Resim 10 Barınma Hakkı
Bürosu salonu. İmece ile yapılan ve döşenen salonda, her mevsim çalışmalar,
mahalleli için eğitimler, karar toplantıları yapılıyor. Ekim 2010. Fotoğraf: Z.
Ebru Aksoy.
Resim 11 Açık alanda
buluşma mekānı düzenlemesi için ilk adımlar. Coğrafyaya uygun, yıkıp dökmeden.
Ekim 2010. Fotoğraf: Z. Ebru Aksoy.
SONUÇ - DURUMA BAKIŞ
Tüm bu süreçlerde kente ve kentliye tepeden
bakan, sermayenin varlığını sürdürebilmesi için gereken yönde kentsel
yapılaşmayı belirleyen bir döngü oluştuğu açıkça ortada. Süreçte aynı zamanda,
hem mekān hem de kültür tahrip ediliyor, bunun bir hedef olduğu da
düşünülebilir. Eski mahallelerde varolan komşuluk, birlikte yaşam, sokak
hayatı, güvenlik duyguları ortadan kalkıyor. Yerine birbirinin yüzüne dahi
bakmayan, tanımayan, birbirine ve doğaya dokunmayan/dokunamayan bir toplum
yaratılıyor. Dikmen için hazırlanan 4 ve 5. Etap projesinde, yıkılmışlarla
birlikte mevcut 2.400 hane yerine 8.200 hanelik bir yerleşim öngörülüyor[17].
Projenin yaratacağı yoğun demografik değişim, “kentsel bölgelerin kullanım
haklarını ve ortaya çıkan konut metaını finansal sisteme dahil olmayı dört
gözle bekleyen yeni orta sınıflara ve beyaz yakalılara transfer etme”[18]nin
yeni bir örneğini oluşturuyor. Sermayenin
yakıcı hareketliliği her durumda ön planda görülüyor. Ucuz işgücü için kentlere
göçederken de, şimdi kentlerden dışarılara göçe zorlanırken de.
Günümüzde sermayenin ikinci ve üçüncü
çevrimleri için gerekli, ancak kentli için yıkıcı, yokedici yapılaşma
hareketleri daha da ileri boyutlara taşınmaya çalışılıyor. TBMM’de ksıa süre önce kabul edilerek
yürürlüğe giren 6306
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna bakıldığında
bunu açıkça okumak mümkün[19].
Ancak Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu, bir
gecekonduda kurulduğu ilk günlerden günümüze, hem kendi topluluklarına hem de
Türkiye’deki barınma hakkı mücadelesine pek çok değer ve deneyim kattı. Süreç
içerisinde görüşlerini kendileri oluşturma ve açıkça paylaşabilme,
tartışabilme, birlikte karar alabilme ve birlikte direnebilme konularında
benzersiz deneyimler yaşadılar ve bunları da paylaştılar. Belediyenin adaletsiz
ve rant odaklı dayatmaları olmasaydı olmayacağı kadar güçlü bağlar kurarak hem
Dikmen için hem de Türkiye’deki diğer kentsel dönüşüm direnişleri için umut
oldular (Resim 12).
Resim 12 Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu’nda Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin
Ekim 2011’de düzenlediği atölye çalışmalarında mahalleli kız çocukları..
Fotoğraf: Nurhayat Varol.
KAYNAKÇA
İşeri, G., “Metropol Sürgünleri, Denize Ekmek Banıp Yiyenlerin Hikāyesi”, Su
Yayınları, İstanbul, 2010
Penpecioğlu, M., “Kapitalist Kentleşme
Dinamiklerinin Türkiye’deki son 10 yılı: Yapılı Çevre Üretimi, devlet ve büyük
ölçkelli kentsel projeler”, Birikim
Dergisi, Sayı 270 - İnşaat ya resulullah, İstanbul, Ekim 2011, s. 62 - 73.
Yırtıcı, H., “Çağdaş Kapitalizmin Mekānsal Örgütlenmesi”, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2005.
SON NOTLAR
[1] G. A. Sargın, “Emek-Değer
Çelişkisinin Mekânsal İzdüşümü; Türkiye’de Kent ve Rant, dosya, sayı 21, Ekim 2010, s. 1-4
[2] Dikmen vadisi tapulu arsa ve ev sahibi ailelerden Nermin
ve Şerife Çilingir hanımlarla 30 Mayıs 2012’de gerçekleştirilen söyleşiden.
[3] Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu’nda çeşitlili
mahallelilerin katılımı ile 15 Mayıs 2012’de yapılan söyleşiden aktarılmıştır.
[4] Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu söyleşisinden Tarık
Çalışkan’ın ifadesidir.
[5] İ.
Melih Gökçek 27 Mart 1994’te 6.500 oy farkla Ankara Büyükşehir Belediye
Başkanlığı’na seçildi. 29 Mart 2009 yerel seçimleri sonucunda 4. Dönemi olarak
halen görevdedir. ABB Başkanlığı daha önce 26 Mart 1989 – 19 Eylül 1993 arası
Murat Karayalçın, 21 Eylül 1993 – 27 Mart 1994’te Karayalçın’ın başbakan
yardımcılığına getirilmesi nedeniyle görevi devralan Vedat Aydın tarafından
yürütülmüştür.
[6]http://www.ankara.bel.tr/AbbSayfalari/Kentsel_Donusum/dikmen_3_etap_parkvadi/dikmen_3_etap_ana.aspx (29.05.2012)
[7] http://www.portas.com.tr/portasnedir.html (29.05.2012)
[8]http://www.ankara.bel.tr/AbbSayfalari/Kentsel_Donusum/dikmen_3_etap_parkvadi/dikmen_3_etap_parkvadi_eski.aspx (29.05.2012)
[9] Ankara Büyükşehir Belediyesi Belediye Meclisi Karar no: 483, 17.02.2006, Ankara
[10] Tapulu,
imar ve kadastro tapulu hak sahipleri için;
·
Örneğin;
400m² büyüklükte, tapulu imarlı arsa için 200 m², tapulu, imarsız, kadastro ve
tapulama arsası için 120m² büyüklükte aynı bölgede yapılacak 1 adet konut
verileceği,
·
İmarlı
arsalar için 546 TL/ m²’den, kadastro/tapulamalı arsalar için 310TL/ m² birim
fiyatı,
·
Sözleşme
yapan tapulu tesis maliklerinin sözleşme tarihinden itibaren 7 gün içerisinde
elektrik, su, doğalgaz ve emlak vergi borçlarını kapatarak tesisi belediyeye
boş olarak teslim edeceği,
[11] 24.02.1984 tarihli 2981 sayılı İmar Affı Kanunu
[12] Dikmen Vadisi Barınma Hakkı söyleşi
[13] Başta o dönemde yasal tanımı olan yerinde ıslah gibi.. Gecekondulara
tanınan “yerinde ıslah” esnekliği daha sonraki yıllarda üstüste gelen yasal
düzenlemelerle ortadan kaldırıldı.
[14] Dikmen Vadisine gecekondu yerleşmelerinin olduğu yıllarda
Yozgat’tan Almanya’ya işçi olarak giden ve Berlin duvarının doğu tarafında yaptığı gecekonduya
tapu verilmesiyle gündeme gelen Osman Kalın ve ailesi ile ilgili haber
için; http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1077764&CategoryID=81 (25.05.2012)
[15] http://www.spo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=3996&tipi=3&sube=0 (29.05.2012). Süreçte imar planı, plan notları,
çeşitli farklı parseller için farklı zamanlarda farklı düzenlemeler
yapılmıştır.
[16] 15.05.2012 tarihli Barınma Hakkı Bürosu söyleşisi ve
detaylı bilgi için lütfen Dikmen Vadisi Barınma Hakkı Bürosu web sitesi; http://dikmenvadisi.org/index.php?option=com_content&task=view&id=23&Itemid=35 (28.05.2012)
[17] Hane halkın 4 kişi olması hesabından, 9.600 kişi yerine
32.800 kişilik bir – hem de yeni – nüfusun bölgeye yerleşmesi demek. Bu 3 katı
oranını başka kentsel dönüşüm projelerinde de gözlenebilir.
[18] S. T. Gülhan, “Devlet müteahhitlerinden gayrımenkul geliştiricilerine, Türkiye’de kentsel rant ve
bir meta olarak konut üreticiliği – Konuta Hücum”, Birikim Dergisi, Sayı 270 - İnşaat ya resulullah, İstanbul, Ekim
2011, s.27-33.
[19] Özel inceleme konusu olmasının önemli gördüğümüz 6306
Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun tasarı halindeyken TMMOB
Mimarlar Odası tarafından yayınlanan basın bildirisi için, http://www.mimarlarodasi.org.tr/index.cfm?sayfa=belge&sub=detail&bid=44&mid=44&recid=14389 (29.05.2012). Tasarı
TBMM’de 16.05.2012’de kabul edildi, 30.05.2012’de Cumhurbaşkanı tarafından da
onaylandıktan sonra 31.05.2012’de Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.