2015/07/12

SİMYACI MANTARLAR


Z. Ebru Aksoy, Temmuz 2015, İncirköy
 
Bu mantarı sabah bahçede hazırladığım yataklardan birinde görünce sevindim ve meraklandım.. Kimdi bu kişi ve toprağın altında, daha doğrusu yatağın içinde neler oluyordu?


Az araştırma ve dostların yardımıyla daha da çok araştırmak ihtiyacı duydum. Fakat fazla derinleşmeden şu ilk bulgularımı paylaşmak istiyorum.
Bu tür mantarlara mürekkep mantarı deniyor. Aslında mürekkep mantarı bu türün de dahil olduğu aileden başka bir cinsin adı; Coprinus comatus. Bu coprinus ailesi ile ilgili ilk kaynağım Barutçiyan’ın Türkiye’nin Mantarları -1 kitabı [i] oldu:
2. Barutçiyan, J.; Türkiye’nin Mantarları, Oğlak, İstanbul, 2012 sayfa 140
 



Bunu öğrenince çok sevindim çünkü, epey geç bir mevsimde, Haziran’da hazırlayıp fidelerini de 5 Temmuz’da diktiğim bu yatakta doğa devreye girmiş olmalıydı. Mevcut “ot[ii]”ları biçip kısa bir süreliğine kenara almış, sonra bel ile yer yer açarak ama toprağı çevirmeden yarıklar yapıp suladığım 120 cm ende, 7 metre uzunluktaki bölgeye biçtiklerimi geri koymuştum. Üzerine çok az keçi gübresi serpmiş, ambalaj kartonu ile örtmüş, bunun üzerine de yine az keçi gübresi eklemiş, hepsinin üzerini, geçen son bahardan beri bahçemde çürümekte olan saman balyalarını yayarak kapatmıştım. Buu yaparken, ot denecek bazı yerli türleri, özellikle gelincikleri, eflatun çiçek açan bir çalı ve bir tür dikeni yer yer bırakmış, kartn tabakasının üzerine başlarını çıkarmalarını sağlamıştım. Saman katmanını kalınca tutmaya çalıştım. Her aşamada suladım. Böylede uzun vadede rutubeti içince hapsedeceği ve buharlaşmaya izin vermeyeceği için sulama ihtiyacı az olacak, bitkiler için besin deposu olan bir pasta katmanı yaratmış oldum. [iii]  Bu yatağa, ilk fideleri 5 Temmuz Pazar günü yerleştirdim. Sonrasında da tutunabilmeleri için yatağın kurumasına izin vermeyecek şekilde düzenli suladım.


Ve 11 Temmuz’da mantarlar geldi!..
Bir tane büyük birey ve 3 minik bireylik bir grup.. Büyük derken, boyunun 6-7 cm kadar olduğunu söylemeliyim.  


Saat sabah 6 idi.. Bahçede çalışıp köpekleri gezdirdikçe gelip gidip bakarak daha da etkilendim ve düzenli fotoğraf çektim. İnanılmaz bir şekilde 1 saat içinde oval şekilde kapalı olan şapkalar açıldı, düzleşti, sonra yukarı doğdu döndü, kenarları kıvrıldı ve 2 saat kadar sonra, güneş de çıktığınde şapkanın yerinde yeller esiyordu!.. Mantar eridi gitti. Şapka adeta yok oldu. Sap da büküldü kurudu, samanlardan ayrıştırılmaz hale geldi.
Alıştığımızdan çok farklı boyut ve zaman ölçeğinde bir yaşama tanık oldum. Belki her gece bu mantarlar yataklarımı basıp kalabalık gruplar halinde boy veriyor ve sonra olgunlaşıp sporlarını atıp ölüp gidiyorlardı da benim yeni haberim oluyordu..

Sonra ilk fırsatta heyecanla biraz araştırdım. Mürekkep mantarı denen benimkine çok benzeyen türün de dahil olduğu Coprinus ailesinden olduğunu anladım. Coprinus’ları tam ayırt etmek çok zormuş. Mürekkep mantarı, benim yatakta gördüğümden epey farklı. Benim gördüğüm daha çok Çikolata mantarı da denen Coprinopsis atramentaria, Agaricales cinsine benziyor.

Çikolata mantarı, Mürekkep Mantarı, Coprinopsis atramentaria, Agaricales. http://www.biyolojigunlugu.com/cikolata-mantari-murekkep-mantari-coprinopsis-atramentaria-agaricales


Benim yataktakinin hangi cins olduğu sorunsalını bir kenara bırakarak biraz bu “saprobik” denen çürükçül Coprinus ailesinden söz edeyim. Çürükçül olduğunu okuduğum an Stametz’n eşsiz kitabından[iv] anımsadıklarım nedeniyle sevindim. Bunlar doğadaki çevrimin, ekolojik dönüşümün en önemli aktörleri neredeyse. Doğadaki besin aktarımının çok önemli bir halkasını bakteriler oluşturuyorsa, onlardan daha da büyük bir halka çürükçül mantarlar. 

Coprinus ailesi mantarları ölmüş otlardaki lifleri ve daha pek çok bitkisel ölü organizmayı öğüterek başka canlıların yararlanabileceği besin molekülleri haline getiriyorlar. Bu nedenle de kentlerdeki yaplmış park ve bahçelerde, yol kenarlarında sık sık görülürmüş. Hatta kent mantarı da denirmiş. Odunsu maddeler, dallar, biçme artıkları, çim atıkları, gübre gibi maddeleri yiyerek dönüştürüyorlar. Tam da benim yataklara koyduğum şeyler.


Çürükçül mantarların iki türü varmış[v]:
·         Selülozla beslenenler: ağaç parçaları, dallar, kabuklar, talaş, saman yiyorlar. Kayın, -shitake, reishi hindi kuyruğu gibi mantarlar..
·         Kompostla beslenenler: Orman zeminindeki maddeleri, kompost ve gübreyi yiyorlar. Mürekkep ya da pösteki mantarı da bunlar arasında.. 

Mantarların görünen kısmı sadece meyveleri. Asıl gövdeleri -diyelim-  toprak altındaki misel ağları. Misel, hazır olduğunda çoğalmak için gördüğümüz mantarları veriyor. Gözle gördüğümüz mantarlar, miselin üreme araçları. Sporlarını saçıp ölüp gidiyorlar. Toprak için en değerli işlevlerden birini bu misel ağları yapıyor. Toprak oluşturmak için misel ağlarının katkısı büyük. Ben de tam bunun için, rahatsız etmeden, dürtmeden, alt üst etmeden toprağın güçlenmesini sağlamak, daha da doğrusu toprak yaratmak için o yatakları yapmıştım zaten. Toprağı kendim oluşturamayacağıma göre doğanın devreye girmesine olanak yaratmam gerekiyordu. İşte süreç başladı.. Doğa konuyu devraldı. Bundan sevindirici bir şey olabilir mi?

Çiftçiler arasında, bu mantara zararlı - asalak olarak bakan, görüldüğünde toplanması gerektiğini düşünenler var. Oysa, kendi yatağım için konuşayım, hiç öyle değil. Neden mi?
1.      Onların yediklerini başka kimse yiyemiyor. Kimseye rakip değiller.
2.      Yedikleri ve başka canlılar tarafından öğütülemeyen odun, talaş, ot ve gübredeki elementleri diğer bitkilerin, sebzelerin ve çalıların kullanabileceği hale getiriyorlar.
3.      Misel ağı toprak oluşumuna katkıda bulunuyor. Eğimli arazilerde erozyona da engel yaratıyor.
4.      Şimdi aynı büyüklükteki alanda, geçmişteki mantarsız haline göre daha çok canlı türü yaşıyor ve kendi aralarında dengeyi oluşturuyorlar..
Yani; bırakın misel ağı yerinde kalsın..


Şimdi bana düşen gözlemek. Ve tabii sulamak. Çünkü dün akşamki sürpriz yaz yağmuru dışında artık bölgemizde kurak mevsim başladı..

*   *   *
Öneri Kaynaklar - Kapsayıcı bir literatür taraması değildir.
Barutçiyan, J.; Türkiye'nin Mantarları 1, Oğlak Yayıncılık, İstanbul, 2012.
Hemenway, T.; Permakültür Bahçeleri, çev. İlknur Ukrun Kelso, Yeni İnsan Yayınları, İstanbul, 2015.
Stametz, P.; Mycelium Running, Ten Speed Press, 2005.





[i] Barutçiyan, J.; Türkiye’nin Mantarları - 1, Oğlak Güzel Kitaplar, İstanbul 2012.
[ii] Ot yoktur, sistemdeki yerini anlamadığımız ve/ya değer vermediğimiz bitkiler vardır..
[iii] Hemenway, buna “Lazanya mulch” diyor. Permakültür Bahçeleri sayfa:
[iv] Stametz, P.; Mycelium Running How Mushrooms, Ten Speed Press, 2005.