(Kedi Köpeklere Destek Olmak için Tavuk Balık)
Boğazlamak
Zeynep Ebru Aksoy
Hayvan eti[i] yemek kültürel bir konu..
Bir dönem hayatın beni taşıdığı bölgede rahat şekilde birlikte yaşayan pek çok farklı kültürden gruplar vardı. Kore kökenli dostlar, mahallelerinde hiç başıboş köpek olmadığını bir vesile ile söylediklerinde anlamamıştım önce.
Bir kaç dakika sonra bunun vurgulanmasının nedeninin, Korelilerin köpekleri bir güzel kesip yediği ve bu nedenle bu arkadaşlarımın çocukluklarında sevdikleri sokak köpeklerinin kaybolması olduğunu farkettim. Birine özellikle çok sevdiği bir köpeğin kesilip yenmesi çok ağır gelmişti. Koreli mahallelerinde sokak köpeği barınamıyordu.. Bana bunu anlatmaya çalışıyorlardı.
Kazaklar atları ile gurur duyuyor, geleneksel cirit oyunları
için özellikli atlar yetiştiriyorlardı. Sonra da her kutlama yemeğinde, en
prestijli yemeklerini, kadınlara, hem de Türkiyeli kadınlara gösterdikleri
nezaket çerçevesinde önce bana sunuyorlardı; at eti. Ben de yiyordum. Bir
yandan içimde güçlenmekte olan ikinci bir ses vardı, evet. Ama sonuçta
yiyordum. Giderek yemekler boğazıma diziliyor, iştahım kesiliyor, tabağımdaki
et parçasının kısa süre önce ayrılmaz parçası olduğu canlı gözümün önüne
geliyordu.. İçimden bir gölge geçiyordu, ama silkinip yiyordum.
Mutfak işlerine meraklı ve bu konuda epey becerikli bir kişi
olarak et yemeklerini de
kendim yapar ve severdim. Kediciklerimi köpeciklerimi sever, onlarla oynar,
sonra benim için gözden uzak bir yerlerde boğazı kesilmiş bir başka dört
ayaklının ceset parçalarını bir güzel terbiye eder, pişirir yerdim.. At etini
kendim hiç pişirmedim ama sunulanları hep yedim ve hatta beğendim..
Diğer Türkiyeli arkadaşlar ise - en azından benim çevremdeki çoğu - at yiyemiyordu.
Bazıları dinî
inançları nedeniyle (toynak sayısı?) yemiyordu. Ama bir gün biri, ekibimden
genç bir mimar, bütün içtenliği ile hayret içinde dedi ki “ama nasıl olur?!
Atlar bizim dostumuz, ben at yiyemem!” Üstüne de kuzu yemek istediğini söyledi.
İşte o anda kalakaldım. Gönül gözüm açıldı.. Tüm
rahatsızlıklarımın nedenini anladım. “Ali, kuzular bizim düşmanımız mı ve biz
düşmanlarımızı yer miyiz?” doğal sorularını üstün körü ortaya attım ama onunla
bu konuyu konuşmanın anlamı da yoktu. Gereği de.. Benim kafa zaten gitmiş, bir
ışık yanmıştı - nihayet.. O anda, evet bir anda, aydınlandım. Tüm hayatım
boyunca programlandığım bir büyük yanlışı, bir birikim ve hazırlık süreci olsa
da, aslında bir anda gördüm.. İçimden,
yüksek sesle “bir daha hayvan yemeyeceğim!” dediğim zaman gözlerim
sulandı. Sulugözümdür.. Yemediğim için kurtardığım kuzular, koyunlar,
danacıklar geldi gözümün önüne. Tamam, böyle bir hesap yok. Ama bir gün
olacaktı. Talep olmadıkça hayvanlar da et olarak para etmeyecekti..
Çok yoğun bir dönemimdi ve bu konularda hiç okumuşluğum
yoktu. Konunun vicdani, felsefi, hukuki yönlerinde birikmiş olan değerli
düşüncelerden de haberim yoktu. Sadece kendi içimin rahatlığı için hayvan
yemekten vazgeçtim. Bazı hayvanları severken diğerlerini boğazlamanın ne kadar
şizofrenik bir durum olduğunu derinden hissettim ve bu ikilemden kurtulduğum an
hafifledim.. İçime huzur doldu..
Ve şimdi diyorum ki;
Henüz hayvan yiyor olabilirsiniz. Çok seviyor ve damak
tadınızdan vazgeçemiyor olabilirsiniz.
Bu konuda çok değerli fikir birikimleri var; adalet,
türcülük, felsefe, tarih alanlarında. Onlara daha sonra bakmak
isteyebilirsiniz.
ünümüzde et (= hayvan cesedi) üretiminin ne korkunç
haller aldığı gerçeğini bile sonraya bırakabilirsiniz. (Gerçekten bırakabilirseniz...)
“[Evcil tavuk ve inek],
.... dünyada yaşamış en şanssız calılardır. Hayvanların evcilleştirilmesi yüz
yıllar geçtikçe giderek daha zalimce bir hâle gelen bir dizi vahşi
uygulama sayesinde olmuştur.”
Harari, Y. N., Hayvanlardan Tanrılara - Sapiens, Kolektif Kitap,
İstanbul 2016, syf 104
Kedi köpeklere yardım edebilmek için tavuk, balık, kuzu, at boğazla(ma)mak..
Hayatınızın bütününde ne yapacağınız, hayvanlarla ilişkinizi nasıl
belirleyeceğiniz sonuçta kendi bireysel ve tamamen içsel kararınız. Sizin (ve
sadece sizin) vicdanınıza kalmış bir konu.. Ama, adı hayvanlara destek ya da
hayvan koruma olan bir etkinlikte hayvan yeme konusunu bir düşünün.. En azında en
kendi karakter bütünlüğünüz, sonuçta şifanız için..
Köpeklere para toplamak için balıkları nefessizlikten
öldürmek zorunda değilsiniz. Yıllarca taze balık diye bildiğim şey, aslında
nefes alamadığı için çırpınan balıklar..
Kedi evi yapmak için 14-15 yıl yaşayabilecek tavukların,
çoğunuzun kendi elleriyle yapamayacağı şekilde boğazlanmasına neden olmak
zorunda değilsiniz. Tavuklar pek çok başka tavuğu ve insanları yüzlerinden
ayırt edebiliyorlar. Bizim gibi hayatta kalmak için mücadele ediyorlar.
Bir öğün de hayvan yemeyiverin. Bazı hayvan türlerini
desteklemek istediğiniz günlerde diğer türleri yemenin şizofrenik ikileminden
kurtulun..
Ne yaptığınızı farkedin... İç huzurunuz ve içsel
bütünlüğünüz tamamen sizin elinizde. Minik, minicik bir “fedakârlık”
(?) yapmış olmak belki derinlerinizde bir şeylere dokunacak. Bunu denemeye
değer..
Bir şey kaybetmezsiniz. Gülün, eğlenin, paranızı toplayın.
Bunlar için hayvan boğazlamaya ihtiyacınız yok..