2012/07/17

Ağı Onarmak

Yaşam ağını, ağdaki bağlantıları onarmamız gerekiyor. Aramızdaki çeşitli bağlantıların oluşturduğu ağ, aslında tüm dünyayı bir arada tutan güç. Artık, fizikçiler de,  varlığını ölçebildikleri Higgs bozonunu açıklarken bunu anlatıyor,  bir enerji alanından sözediyorlar. Doğadaki tüm sistemlere yaşamsal kaynağı sağlayan yaşam ağımızı onarma zamanı.  
Toplumsal, ekolojik, ekonomik ağları, hepsinin birbirine bağlı olduğunu anımsayarak, yeniden örmemiz, yenilememiz gerekiyor. 


foto: Luc Viatour
Mahallemizde komşularımızla, ağaçlarımızla, çalılarımızla, hep birlikte ya da ayrı köşelerde oturduğumuz doğal ortamlarla, ağaçlarımızın yüksekteki meyvelerini yiyen ve onları birbiriyle buluşturup çoğaltan kuşlarla, mahallemizi koruyan köpekler ve fareleri kovalayan kedilerle, keşke aramızda barınabilseler sincaplarla, gececi yeraltı bahçıvanı kirpilerle, sokakta güvenle birlikte oynayabilecek çocuklarımız arasında, evlerinde yalnızlığa hapsolmadan mahalledeki çardakta sohbet eden ve çocuklara göz kulak olan yaşlılarımızla, gizli-gizsiz işsiz olanlarımız, okulu bitirip sınav sonucu bekleyen yeni mezunlar ve öğrencilerle, komşularımızla bağlarımız..

İş yerimizde, iş yerimizle evimiz arasında, hatta evimizin içinde, yediklerimizle üretim yerleri arasında, pazarcılar ve bakkalla.. Ya da yaptığımız işle sonuçları arasında, çocukken hayal ettiklerimiz ve bugün yaşadıklarımız arasında, yaptıklarımız ve tutkularımız arasındaki bağlantılar..


Saymakla bitmeyecek bağlantılarımız var. Ya da öyleydi. Öyle olunca daha mutlu, güçlü ve dayanıklı oluyoruz. İlişkiler, şeylerin/bizlerin birbirine göre konumlanması ve bağlantılanması devamlı, kalıcı, birbirini destekler biçimde olabildiği sürece her bir birey de daha sağlıklı, dayanıklı ve yaratıcı olabiliyor. Böylece sistem, daha gelişmiş, düşünsel, sosyal ve enerji akışı açılarından daha zenginleşmiş bireyler arasında sürekli evriliyor, yeniden oluşuyor, çeşitleniyor, güçleniyor. Çeşitlilikte bereket var. Kalıcı olmuş, uzun süredir varolabilmiş, bu sırada da gelişmiş döngüler yüksek çeşitliliğe sahip döngüler oluyor.

Kalıcı bir döngüsel sistemin en önemli özelliği de, kendi kendine yeterli olabilmesi, enerji akışını en zengin şekilde kullanarak enerjiyi ( ya da maddeyi, mineralleri, iş gücünü, bilgiyi ..) kendi içinde çevirmesi, “hal”ini değiştirmesi, değiş/tokuş yapması ve sistem dışından madde - enerji almaya gerek duymadığı gibi, dışarıya da madde - enerji ya da “atık” vermemesi. Bu ilişki, tarım gibi elle tutulur konular kadar (sebze >> gıda >> yemek >> kompost >> gübre >> sebze ), sosyal ve ekonomik konular için de geçerli.

Özellikle geçen yüzyılın son yarısından itibaren bağlantılarımızı adım adım yitirdik, yitiriyoruz. Döngüde kopmalar oluyor ve kopan bölgeler karanlıkta kalıyor. Öne çıkan / çıkartılan bağlar ise “gözümüzü kamaştırıyor”, daha doğrusu geçici körlük yapıyor, döngünün diğer taraflarında ne olduğunu görmüyoruz. “Hijyenik” mahallelerimizde çöplerimiz nereye gidiyor, “son moda” kot pantalonlar nasıl üretiliyor, nasıl taşlanıyor, “canlı renkli dolgun” sebzemize kimler, neler katıyor... Bunları göremiyoruz. Bize göz kamaştırıcı şekilde sunulan yaşam biçimlerini kabul ettikçe, kendi tercihimizce bir yaşam yaratmak için değil, sistemin yürümesi için varmışız gibi geliyor bana. Üretmek ve tüketmek için, mevcut sistemin işçileri olarak varız sanki.

Oysa ağın gözlerden saklanan, göldege bırakılan bölümlerine bakarak, görmeye, anlamaya ve onarmaya çalışarak 30-40-50 yıl öncesi gibi bütünsel bir görüşü yeniden yakalayabiliriz. Durup, durdurup kopan – bozulmuş bağlantıları yeniden kalıcı olacak şekilde kurabiliriz. Zaten yakında bunu yapmaktan başka seçeneğimiz kalmayacak.


Bu sözler soyut gelmesin sakın, çok somut şeylerden sözediyorum. Döngülerin görmediğimiz yönlerini sorgulayarak bile ilk adımı atabiliriz. Sağlıklı çözümleri öncelikle arayarak, talep ederek ve üreterek pek çok alanda hemen sonuç alabiliriz. Gündelik yaşamımızda elimizin değdiği şeyler, nefesini hissettiğimiz canlılar o andan önce ve sonra nerede oluyorlar, oraya nasıl geliyorlar?. Gıda döngüsü; endüstriyel sebze ve endüstriyel hayvansal ürünlerin elde edilişi, suyun döngüsü, giysilerimiz ya da mobilyalarımız, kullandığımız enerji, aldığımız ve kullandığımız bilgiler… Nereden gelip nereye gidiyorlar..

Bunları sorguladığımızda ve alternatif yöntemleri (belki de asıl olan onlar) araştırdığımızda, değişimin ne kadar kolay olabileceğini göreceğiz. Tek dikkat etmemiz gereken, önümüze sunulan ışıltılı şeylerin dışında, karanlığa itilen bir şeyler varlığını ve dayatılan (“gözümüzü boyamak için süslenerek sunulan” mı demeliydim?) yöntemlerin alternatifinin olduğunu her zaman anımsamak.
Bilgi arayana gelir.
17.07.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder