Yaşam ağını,
ağdaki bağlantıları onarmamız gerekiyor. Aramızdaki çeşitli bağlantıların
oluşturduğu ağ, aslında tüm dünyayı bir arada tutan güç. Artık, fizikçiler de, varlığını ölçebildikleri Higgs bozonunu açıklarken
bunu anlatıyor, bir enerji alanından
sözediyorlar. Doğadaki tüm sistemlere yaşamsal kaynağı sağlayan yaşam ağımızı
onarma zamanı.
Toplumsal,
ekolojik, ekonomik ağları, hepsinin birbirine bağlı olduğunu anımsayarak,
yeniden örmemiz, yenilememiz gerekiyor.
foto: Luc Viatour |
İş yerimizde, iş
yerimizle evimiz arasında, hatta evimizin içinde, yediklerimizle üretim yerleri
arasında, pazarcılar ve bakkalla.. Ya da yaptığımız işle sonuçları arasında,
çocukken hayal ettiklerimiz ve bugün yaşadıklarımız arasında, yaptıklarımız ve
tutkularımız arasındaki bağlantılar..
Saymakla
bitmeyecek bağlantılarımız var. Ya da öyleydi. Öyle olunca daha mutlu, güçlü ve
dayanıklı oluyoruz. İlişkiler, şeylerin/bizlerin birbirine göre konumlanması ve
bağlantılanması devamlı, kalıcı, birbirini destekler biçimde olabildiği sürece her
bir birey de daha sağlıklı, dayanıklı ve yaratıcı olabiliyor. Böylece sistem,
daha gelişmiş, düşünsel, sosyal ve enerji akışı açılarından daha zenginleşmiş bireyler
arasında sürekli evriliyor, yeniden oluşuyor, çeşitleniyor, güçleniyor. Çeşitlilikte
bereket var. Kalıcı olmuş, uzun süredir varolabilmiş, bu sırada da gelişmiş
döngüler yüksek çeşitliliğe sahip döngüler oluyor.
Kalıcı bir
döngüsel sistemin en önemli özelliği de, kendi kendine yeterli olabilmesi,
enerji akışını en zengin şekilde kullanarak enerjiyi ( ya da maddeyi, mineralleri,
iş gücünü, bilgiyi ..) kendi içinde çevirmesi, “hal”ini değiştirmesi, değiş/tokuş
yapması ve sistem dışından madde - enerji almaya gerek duymadığı gibi, dışarıya
da madde - enerji ya da “atık” vermemesi. Bu ilişki, tarım gibi elle tutulur konular
kadar (sebze >> gıda >> yemek >> kompost >> gübre >>
sebze ), sosyal ve ekonomik konular için de geçerli.
Özellikle geçen
yüzyılın son yarısından itibaren bağlantılarımızı adım adım yitirdik,
yitiriyoruz. Döngüde kopmalar oluyor ve kopan bölgeler karanlıkta kalıyor. Öne
çıkan / çıkartılan bağlar ise “gözümüzü kamaştırıyor”, daha doğrusu geçici
körlük yapıyor, döngünün diğer taraflarında ne olduğunu görmüyoruz. “Hijyenik”
mahallelerimizde çöplerimiz nereye gidiyor, “son moda” kot pantalonlar nasıl üretiliyor,
nasıl taşlanıyor, “canlı renkli dolgun” sebzemize kimler, neler katıyor...
Bunları göremiyoruz. Bize göz kamaştırıcı şekilde sunulan yaşam biçimlerini
kabul ettikçe, kendi tercihimizce bir yaşam yaratmak için değil, sistemin
yürümesi için varmışız gibi geliyor bana. Üretmek ve tüketmek için, mevcut
sistemin işçileri olarak varız sanki.
Oysa ağın gözlerden
saklanan, göldege bırakılan bölümlerine bakarak, görmeye, anlamaya ve onarmaya çalışarak
30-40-50 yıl öncesi gibi bütünsel bir görüşü yeniden yakalayabiliriz. Durup,
durdurup kopan – bozulmuş bağlantıları yeniden kalıcı olacak şekilde
kurabiliriz. Zaten yakında bunu yapmaktan başka seçeneğimiz kalmayacak.
Bu sözler soyut
gelmesin sakın, çok somut şeylerden sözediyorum. Döngülerin görmediğimiz
yönlerini sorgulayarak bile ilk adımı atabiliriz. Sağlıklı çözümleri öncelikle
arayarak, talep ederek ve üreterek pek çok alanda hemen sonuç alabiliriz.
Gündelik yaşamımızda elimizin değdiği şeyler, nefesini hissettiğimiz canlılar o
andan önce ve sonra nerede oluyorlar, oraya nasıl geliyorlar?. Gıda döngüsü; endüstriyel
sebze ve endüstriyel hayvansal ürünlerin elde edilişi, suyun döngüsü, giysilerimiz
ya da mobilyalarımız, kullandığımız enerji, aldığımız ve kullandığımız bilgiler…
Nereden gelip nereye gidiyorlar..
Bunları sorguladığımızda ve alternatif yöntemleri (belki de
asıl olan onlar) araştırdığımızda, değişimin ne kadar kolay olabileceğini
göreceğiz. Tek dikkat etmemiz gereken, önümüze sunulan ışıltılı şeylerin
dışında, karanlığa itilen bir şeyler varlığını ve dayatılan (“gözümüzü boyamak
için süslenerek sunulan” mı demeliydim?) yöntemlerin alternatifinin olduğunu
her zaman anımsamak.
Bilgi arayana gelir.
17.07.2012
17.07.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder